Korporatizm Nedir? Korporatizm İdeolojisi
Korporatizm kavramı ekonomik ve siyasal anlamda bir örgütlenme biçimini ve sınıfların hem birbirleriyle hem de devletle ilişkisini ifade etmektedir.
Korporatizm Nedir? Korporatizm İdeolojisi
Latince vücut anlamına gelen “corpus” sözcüğünden türetilmiştir. Korporatizmin düşünsel kaynakları ele alındığında üç esas ilham kaynağı olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki Aristoteles’in toplum ve siyaset anlayışıdır. İkinci önemli kaynağı ise İncil’e istinat ettirilen toplum düzeni anlayışıdır. Son olarak ise Roma siyasal düşüncesi ve örgütlenmesidir. Korporatizmin toplumsal anlayış felsefesi, toplumların kendine özgü bir yaşamları olduğunu iddia eden organizmacı düşüncedir. Bu görüşü temel alan korporatist ideoloji toplumu organik bağ için hareket eden dinamiklerin oluşturduğu bir bütün olarak görmektedir. Bu düşüncelerden yola çıkarak, toplumun, bir beden içerisinde birleşen farklı unsurlardan meydana geldiği anlaşılmaktadır. Bu anlayışa göre toplumun temelinde bireyler değil, çeşitli ihtiyaçları karşılamak üzere bireyler tarafından oluşturulan toplumsal kuruluşlar yer almaktadır. Sosyal dinamizmde bir uyum olduğunu varsayan korporatizme göre bu uyumun temelleri dayanışma ve disiplinden kaynaklanmaktadır. Korporatizm, dayanışmayı organizasyonel bütünlüğün ruhu, disiplini ise ruhun canlılığını sağlayan bir etmen olarak tanımlamaktadır.
Peki Korporatizm nedir? Korporatizm kavramı ekonomik ve siyasal anlamda bir örgütlenme biçimini ve sınıfların hem birbirleriyle hem de devletle ilişkisini ifade etmektedir. 19. Yüzyılda liberal ve sosyalist anlayışa farklı nedenlerden dolayı muhalif olan bir grup, geleneksel yapılanmanın modern koşullara göre uyarlanmasını önermiştir. Bu kapsamda ele alınan düşünceler ilerleyen zamanlarda bir ideoloji olarak korporatizmin ve korporasyonların doğmasına neden olmuştur. Korporatizm ideolojisi, liberalizm ve sosyalizm haricinde “üçüncü bir yol” öneren ve çeşitli sosyoekonomik boyutları olan bir ideolojidir. Organik toplum görüşü, mutlakiyetçilik ve kutsal otorite kavramı ideolojinin temellerini oluşturmaktadır. Kapitalizm ve sosyalizme cevap verme amacı güden korporatizm zamanla siyasal ve ekonomik temellere sahip olarak totaliter referansları olan bir ideoloji haline bürünmüştür. Korporatizmin düşünsel temellerinde yer alan toplum görüşüne göre hiyerarşi de önemli bir yer tutmaktadır. Hiyerarşi, toplumsal ve kurumsal işlerliği temin eden bir mekanizma olarak görülmektedir. Korporatizmde bireyin biricikliğinden ziyade toplumun bütünlüğü ve biricikliği ön planda tutulmaktadır.
Korporatizm Özellikleri
Korporatizm kavramı ilk olarak 1920’li yıllarda İtalya koşulları değerlendirilerek İtalya’nın ekonomi ve politikasını nitelemekte kullanılmıştır. Korporatizmin liberalizm karşıtı söylemleri ve otoriter bakış açısı öne çıkan noktalar olmuştur. Korporatizmin liberalizmin birey algısına ve piyasa ekonomisine karşı olduğu görülmektedir. Korporatizmde üzerinde durulan toplumsal bütünlük kavramı liberalizmde ele alınan bireysellik kavramı ile karşıt konumda bulunmaktadır. Bireyselliğin toplumsal dengeyi altüst edecek kadar tehlikeli bir olgu olduğu vurgulanmaktadır. Liberalizm kapsamında ele alınan piyasa ekonomisi ise korporatizmde vurgulanan bütünleşik ve kontrollü ekonomik düzen ile bağdaşmayan bir durumdur. Merkezden bağımsız ekonomik hareketlerin sorun yaratacağı düşünülmektedir. Korporatizm ile liberalizm arasındaki çatışma hali politik örgütlenme ve haklar konusunda da ortaya çıkmaktadır. Liberalizmde bireyin siyaset karşısındaki hukuksal hakları ile öne çıkması, bir başka deyişle siyasi karar mekanizmasında bireyin temel aktör olması karşılığında korporatizm siyasi faaliyetlerin temeline korporasyonları yerleştirmektedir. Bu kapsamda karar alma sürecine etki eden unsurun korporatif örgütlenmeler olduğu vurgulanmaktadır. Genel anlamda liberalizmin bireysellik anlayışına karşılık olarak korporatizm toplumu ve korporasyonları öne sürmektedir.
Korporatizm ve Liberalizm
Liberalizme birçok noktada karşı söylemleri olan korporatizm aynı zamanda antisosyalist bir düşünceye de sahiptir. Kapitalizm ile birlikte oluşan eşitsizlikler noktasında sosyalizm ile benzer görüşe sahip olan korporatizm toplumsal sınıfların varlığı konusunda sosyalizm ile ters düşmektedir. Sosyalizmde sürekli olarak sosyal sınıflara ve sınıf bilincine vurgu yapılması korporatizmin toplumsal bütünlük düşüncesi ile bağdaşmayan bir durum oluşturmaktadır. Bu kapsamda korporatizm sınıfsal ayrıma gitmek yerine meslek örgütlerine dayalı bir modeli benimsemiştir. Sosyalizmde üzerinde durulan enternasyonallik kavramı milliyetçi yönü etkili olan korporatizmle uyuşmayan bir diğer noktadır. Korporatist düşüncede özel mülkiyet kavramı doğal hukukun dokunulmaz bir unsuru olarak görülmektedir. Emek konusuna değinilen korporatizmde proletaryanın ekonomik anlamda düşük gelir seviyesine sahip olması bir tehlike unsuru olarak görülmektedir. Burada yatan temel neden devrimci ruha sahip olunmasının sosyal uyuma zarar verecek bir olgu olarak görülmesidir. Korporatizmde işçiler konumlarını kabul etmeli ve gelirlerinin ayarlanması serbest piyasaya bırakılmamalıdır.
Korporatizm ve Devlet
Devlet olgusunun korporatizmdeki algısına bakıldığında sosyal ve kurumsal hiyerarşinin işlemesini gözeten bir organ olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Korporatizmde devlet gücünü “Tanrı’nın hikmetinden” veya “Ulusun zaferlerle dolu şanlı geçmişinden” aldığı görüşü öne çıkmaktadır. Organik düşünceye sahip korporatizmde devletin kendine has bir yaşamı olduğu düşünülmektedir. Devlet eşitlik ilkesine sahip bir örgütlenme olarak görülmemektedir. Othmar Spann ve Frans Hitte gibi düşünürler demokrasiyi hayali bir rejim olarak görmekte ve çoğunluğun kararının uygulanmasının sadece nicelik belirtmesi sebebi ile yararsız olduğu vurgulanmaktadır. La Tour, Rathenau ve De La Rocque gibi korporatist düşünceyi benimsemiş ideologlar temsili demokrasiyi eleştiren görüşlere sahiptir. Korporatizmde temsil sistemi ise bireyler yerine korporasyonlar lehine olmuştur. Parlamentoda bireyler yerine korporasyonlar bulunmalıdır. Siyasi partilerin korporatizmdeki yerinin tam olarak tespiti mümkün görünmese de siyasi partilerin bulunduğu korporatist yapılanmalar olduğu görülmektedir. Bu duruma rağmen korporatizmin tek parti sistemine daha yakın olduğu anlaşılmaktadır. İtalya’da ortaya çıkan devlet-parti örgütlenmesi ve bunun İspanya, Portekiz gibi ülkelerde yansımalarının olması buna örnek olarak verilmektedir. Korporatizme göre toplumun unsurları, meslek grupları ve meslek gruplarının oluşturduğu örgütlenmeler, bir başka deyişle korporasyonlardır. Bu kapsamda ele alınan ilk kapsamlı örnek olarak Durkheim’ın düşünceleri öne çıkmaktadır. Durkheim’a göre 3 korporasyonlar mesleki düzeni sağlayacak ve devlet ile toplum arasında bir köprü vazifesi görecek unsurlardır. Korporasyon sermaye ve emeğin birlikte bulunduğu bir yapı olarak görülmektedir. İktisadi faaliyette bulunan işçi ve teknik ekip mecburi olarak birlikte bulunmaktadırlar. Burada mecburi denilerek vurgulanmak istenen tüm grupların iradesi dışında korporasyona üyeliğinin zorunlu olması ve korporasyon tarafından alınan kararların tüm üyeleri bağlayan bir özelliğe sahip olmasıdır. Ayrıca korporatizmde bir ülke sınırları içerisinde aynı iş kolunda birden fazla korporasyon bulunmaması vurgulanmaktadır. Korporasyonlarla birlikte sınıflar arası çatışmanın önüne geçileceği ve bir toplumsal bütünlük sağlanacağı düşünülmektedir. Korporasyonlara yüklenen görevler ele alındığında ise ücretlerin belirlenmesi ve düzenlenmesi, üretimin düzenlenmesi ve kontrolünün sağlanması, mesleklerin içsel yapılanmaları dahil olmak üzere yeniden gözden geçirilmesi ve fiyat düzenleme işlevi öne çıkan noktalar olmuştur.
Korporatizm İdeolojisi
Korporatizmin 19. Yüzyılın ortalarında bir ideoloji olarak benimsendiğinin düşünülmesi ile iki savaş arası dönemde popülerlik kazandığı görülmektedir. Genel olarak korporatizm değerlendirildiğinde bireyselliğe karşılık olarak kamusal alanı öne sürdüğü için anti-liberal olarak görülmektedir. Toplum bireylerin toplamını değil, toplamından daha fazlasını ifade etmektedir. Ayrıca korporatizm, sınıfsal ayrımları ve çatışmaları vurgulaması sebebiyle sosyalizme de karşıdır. Korporatist uygulamaların ölçeği ile ilgili sınıflandırma kavramına değinildiğinde korporatist uygulamanın ulusal düzeyde görülmesinin makro korporatizm, belirli veya tek bir sektörde görülmesinin mezzo korporatizm, işletme ölçeğinde görülmesinin mikro korporatizm ve uluslararası düzeyde görülmesinin mega korporatizm olarak adlandırıldığı görülmektedir. Buna ek olarak faşizmin ekonomik anlamdaki düşünsel temellerini korporatizm üzerine kurduğu düşünülmektedir. Bu noktada Mussolini’nin “Faşist devlet korporatiftir.” sözü dikkat çekmektedir. Korporatif anlayışın tipik örneği faşist İtalya olmuş ve korporatif ekonomik anlayış ile birtakım iyileşmeler sağlanmıştır.