Buffett göstergesi nedir? Göstergedeki balon gerçek olabilir mi?

Hisse fiyatlarıyla GSYİH rakamlarını onaylayan, 'Buffett göstergesi' olarak da bilinen ekonomik gösterge borsalarda balon piyasasına yaklaşıldığını belirtiyor. Fakat göstergeye yönelik yorumlar boğa piyasasının devamına mı işaret ediyor?

Buffett göstergesi nedir? Göstergedeki balon gerçek olabilir mi?

Borsalarda yaygın olarak kullanılan göstergelerden biri de piyasa kapitalizasyonunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranıdır. 2001 yılında Warren Buffett'in Fortuna'ya verdiği bir röportajda bu gösterge için, ''Hisse değerlendirmelerinin hangi yıl hangi seviyede olduğunu ölçen tek ve en iyi gösterge.'' demiştir. Buffett göstergesi olarak da adlandırılan bu gösterge son zamanlarda en yüksek düzeyine ulaştı.

Göstergenin ana mantığı, uzun süreler boyunca değerlenen borsaların ekonomik performansa da yansıması gerektiği şeklinde. Fakat Forbes yazarlarında Nick Sargen'a göre ekonomik döngüye yönelik kuvvetler sebebiyle endekste önemli sapmalar görülebilir.

Buffett, 1990'lı yılların sonunda ABD borsa balonunu analiz ettiği zaman, Wilshire 5000 Endeksi'nin GSYİH'e oranı 1999 sonunda yüzde 136 ile rekor düzeye çıktı. Ardından 2000'lerin başında teknoloji balonu patladığı zaman ise sert bir düşüş yaşadı ve 2008 Küresel Finansal Krizi'nin derinliklerin yüzde 57 oranında bir düşüş daha gördü.

Endeks o tarihten beri, on yıldan fazla bir süredir istikrarı şekilde yükseliş gösteriyor. Bu yılın temmuz ayında oran, yüzde 200 barajını aştı. Bu oran uzun vadeli eğilimdeki iki standart sapmanın geçildiğinin bir sembolü olarak görülüyor. Pek çok yorumcu da bu görünümü ABD borsalarının aşırı şekilde değerlenmesi ve büyük bir satış dalgasına karşı savunmasız kalması olarak yorumluyor. 

Sargen konuya ilişkin yorumlarında ABD ekonomisinde enflasyonun son yirmi yılın ortalamalarına göre hızlı bir şekilde yükseldiğine işaret ediyor. Yatırımcılar, ABD Merkez Bankasının (Fed) öne sürdüğü üzere enflasyondaki ani yükselişi geçici olacağından pek de emin değil. Zira büyük mali ve parasal teşviklerin bir sonucu olarak enflasyon tehditleri daha kalıcı da olabilir. ikinci görüşün doğru çıkması durumunda faiz oranlarının denge düzeyi maddi olarak daha yükseğe kayarken hisse senetlerinin primlerini artırabilir.

Sargen son yirmi yıldır şirketlerin kâr marjında da süregelen bir artış olmasına dikkat çekiyor. ABD şirketlerinin vergi sonrası kârları 20. yüzyılda ortalama yüzde 6 oranında artarken 2. Dünya Savaşından sonra ise yüzde 10'un üzerinde yükseliş gösterdi.

Sargen konuyla ilgili en bilinen açıklamanın teknoloji devrimiyle artan kâr marjıyla ve küreselleşme sebebiyle maaş ücretlerinin daralması olduğunu aktarıyor. ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu'nun konuya yönelik araştırmaları da bu görüşü destekliyor. Fakat Ekonomi ve Politika Araştırmaları Merkezi'nde yapılan bu görüşe adeta meydan okuyor.

Kâr ve iş gücü gelirlerinin göreceği dağılımı konusundaki tartışmalar çözülmemişse de ABD'nin kurumsal kârlarının Kovid-19 pandemisinden güçlü bir toparlanmadan yararlandığına dair de bir şüphe yok denilebilir. Bu yılın ikinci çeyreğinde, ABD'deki şirketlerin kârları bir yıl öncesine göre yüzde 69 oranında artış gösterdi. Öte yandan firmalar bugün büyük parasal ve mali teşvikler tarafından yüksek kâr marjlarını koruması için destek görüyor ve söz konusu şirketler geçmişte olduğundan daha çok fiyatlandırma gücüne sahip.

Sargen bütün bunları değerlendirerek hisse senetleri için boğa piyasasının yakın zaman sona ermeyeceğini fakat her an bir düzeltme dönemine girebileceğini tahmin ediyor. Yazar, yakın vadenin ötesine bakıldığı zaman da Fed para politikalarını sıkılaştırmasıyla beraber değerlemelerin sıkışma ihtimalini de göz önünde bulunduruyor. Bununla beraber, Sargen'a göre kâr marjları yüksek kaldığı müddetçe yatırımcılar Buffett göstergesinin önceki ortalamasına dönmesini beklememeli.

Etiketler