Yeni dünya devlerinden Çin'in ekonomisine yakından bakış

Yükselen yıldız tabir edilen Çin'in ekonomisine ve ekonomik tarihine kısaca göz atalım.

Çin, zenginliklerle dolu tarihi, özgün uygarlık yapısı, dünyanın en kalabalık nüfuslu ülkesi olmasıyla ve son dönemlerde büyük sıçrama gösteren ekonomisiyle dikkatleri tarih boyunca  üzerine çekmeyi başaran bir uygarlık ve ülke olmuştur. 19. Yüzyılın ilk dönemlerine kadar dünyadaki çoğu ülkeye nazaran oldukça gelişmiş bir ülke olan Çin, batıdaki endüstri devrimi sonrasında Avrupalı devletlerin kazandığı teknolojik gelişim ve deniz aşırı ticaret imkanları karşısında  değişime ayak uyduramayan bir duruma düşmüş hızlı bir çöküş süreci yaşamıştır.

Batılı devletler, Rusya ve Japonya ile yaşanan savaşlar sonucunda bazı topraklarını kaybetmiş, sömürgeci ve emperyalist devletlerin hedefi durumuna gelmiştir. Dünya güç dengesinde İngiltere, Almanya, Japonya, Rusya ve daha sonra ABD gibi güçler ön plana çıkarken Çin geri planda kalmıştır.

Soğuk Savaş’ın ardından globalleşme, dünya ekonomisinde ve siyasetinde yeni bir vizyonun oluşmasına ve yeni yapılanmaların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Bu değişimi
henüz olmadan önce tespit eden ve önlemlerini alan Çin ardından bir yandan sahip olduğu tarihi değerlerden faydalanırken diğer yandan kültürel ve sosyoekonomik potansiyelini kullanarak halkını ve ekonomisini harekete geçirdi ve yükselişe başladı.

 

Dünya ekonomi tarihinde çeyrek yüzyıl içinde Çin dışındaki hiçbir ülke bu denli hızlı büyüyememiştir ve toprakları içerisinde yaşayan tüm bireylerin yaşam standardını bu kadar hızla yükseltememiştir. Çin, Soğuk Savaş'ın ardında elinde bulunan mevcut kapasitesini ve globalleşmenin getirdiği avantajları gerçekçi ve akılcı bir şekilde değerlendirmesiyle göze çarpmaktadır. Tutucu ve kalıplaşmış politikaları bir tarafa bırakan Çin, değişen
şartlarda elinde bulunan imkanlardan azami faydalanacak şekilde yeni politikalar belirlemiştir ve bütün bu politika ve projeleri başarıyla uygulamıştır. Bu sebepten olsa gerek günümüzde Çin, sadece uluslararası ticaret ve uluslararası yatırımlarda değil, küresel jeopolitik rollerin belirlenmesinde, enerji güvenliği ve çevre kirliliği senaryolarında, yeni toplum mühendisliği çabalarında dünyamızın dengelerini temelden etkilemeye başlamıştır.

       

Çin Ekonomisi:

Çin her ne kadar dünya ekonomik konjonktürünü kendine uyarlamaya çalışmalarının sonucunda Sosyalist Piyasa Ekonomisini kabul etmiş olsa da, devlet sektörü biraz da komünist etkiyle ekonominin temel direği olmayı sürdürmektedir. Çin yapısal yeniliklerle hızlı ekonomik büyümenin bir araya getirdiği Doğu Asya stratejisini izlemesine rağmen kamu mülkiyeti altındaki sektörlerin büyüklüğü sebebiyle bölge ülkelerinden temelde ekonomik yapısında farklılık göstermektedir. Çin'in yakın zamanda sergilediği sıra dışı kalkınma ve büyüme, ekonomik alanda geniş kamu mülkiyeti bulunmasının büyümenin düşmanı olduğu şeklindeki görüşlere adeta karşı çıkmaktadır. Ancak, Çin ekonomisinin büyümesinde asıl pay sahibi olan durum; özel, kolektif ve yabancı sermayeli girişimler olarak görülmektedir.

Çin, 1978 yılına dek kapalı bir ekonomik düzene sahipti. Ancak 1978’den sonra, merkezi planlara uyulmaya özen gösterildi ve bu ekonomik planlar uygulanmaya başlandı. Yerel idarelerin yetkileri arttırıldı. Çin’in planlı ekonomisi, ekonomiyi kendi içinde otoritelere bırakması olarak da görülmektedir bu durum; taşralı ve yerel liderlerin daha büyük otorite ve kontrol isteklerine cevap verilmesiyle yönetiliyordu. Bunun sonucunda, merkezi reform girişimleri, teşebbüslere uygun fırsatları ve seçenekleri genişleten tedbirler almaya ve zorunlu tedbirler yürürlüğe koymaktansa düşük seviyeli idarelere odaklandı. Böylece, Çin fiyat denetimlerini  tamamen kaldırmasa da piyasa fiyatlarında dolaşan satışların payını yükseltmiş oldu. Bu planlar sayesinde ürün planlaması yok olmamıştır ama denetim artmıştır.

Alınan önlemlerle birlikte Çin, yakın geçmişten günümüze büyümesini sürdürdü ve sırasıyla:

2003 yılında yüzde 9.3

2004’te yüzde 9.2

2005’de yüzde 9.9

2006’da yüzde 10.7

2007’de yüzde 11.4’lük büyüme oranlarına ulaştı.

Bu dönemde dünya ortalamasına bakıldığında yüzde 5’ler civarında büyürken, Çin ekonomisi ortalama yüzde 10’lar dolaylarında büyümekteydi. GSYİH’sı satın alma gücü paritesine göre 12 trilyon doları geçti ve yarattığı bu değer ile ABD’nin ardından dünyanın ikinci büyük ekonomisi durumuna geldi. Reel kurlara göre günümüzde ise 3 trilyon dolar civarındaki GSYİH ile Çin, ABD ve Japonya’nın ardından dünyanın üçüncü büyük ekonomik gücü konumunda bulunmakta

GENIL Güneş Enerjisi Projesinde Gelişme Duyurdu