Ülkemizi etkileyen 1994 ve 1997 Asya ekonomik krizleri ve etkileri

Türkiye'de finansal krizler, ya da ekonomik krizler makro ekonomik yapının bozulmasıyla ortaya çıkan buhran dönemleridir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrası yaşanan başlıca krizlerden olan 1990 sonrası 1994 ve 1997 ekonomik krizlerine ve etkilerine gelin hep beraber göz atalım.

Cumhuriyet’in henüz ilk yıllarında ekonomimiz, uzun yıllar süren savaşlar sonucu oluşan yıkım
ve üretimde geri kalmış teknolojinin var olduğu, uluslararası sermayenin rahatça hareket ettiği
ve dışa bağımlılığın hakim olduğu bir yapıdaydı. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte öncelikli hedef sanayileşmekti. Yerli sanayi kurmak ve geliştirmek amaçlanmaktaydı. Bu sebeple de bu dönemde dışa kapalı bir ekonomik yol izlenmiştir. Maksat, ulusal nitelikli bir ekonominin hayata geçirilmesiydi.

1929’da patlak veren Büyük Buhran döneminde Türkiye’de kendi içinde sorunlarla uğraşıyordu tahıl ithalatı artışı, tüccarların ithalata olan talep artışı ve Osmanlı borçlarının ödenmeye başlanması gibi sorunların üzerine bir de bu büyük ekonomik bunalım eklenince, kambiyo krizi ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda ise Türkiye, borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmiştir.

Türkiye ekonomisi, 1973’deki ve 1979-80 yıllarındaki petrol krizlerinin ve başarısız para ve  maliye politikalarının etkisiyle ortaya çıkan ödemeler dengesi krizi ve artan bir enflasyon oranıyla karşı karşıya kalmıştır. 1980 yılından itibaren büyük bir yapısal dönüşüm içine girmiştir. Finansal serbestleşme bu dönüşümün öne çıkan unsuru olmuştur. Süleyman Demirel’in başında olduğu hükümet, 24 Ocak 1980 kararlarıyla enflasyonu düşürmeyi, dış ticarette serbestleştirmeyi, yabancı sermaye yatırımlarını teşvik etmeyi hedeflemiştir.

1990’lı Yıllar ve Nisan 1994 Krizi:

1994 krizine neden olan iki temel neden vardır. İlki, günden güne artan iç borç stoku, ikincisi de, bu borçların finanse edilmesindeki yanlış politikalardır. Hükümet, devlet tahvili faizlerini aşağı çekerek artan iç borç stokunun maliyetini düşürmeye ve artan bütçe açıklarını ve büyüme politikalarını Merkez Bankası yoluyla finanse etmeye çalışmıştır. Devlet, para basma gücüne güveniyordu. Ancak bu durum enflasyonu arttırıcı bir hamle olacaktı. Devletin para basma eğiliminde olması sebebiyle ekonomik birimler, ellerindeki TL aktiflerini döviz aktiflerine çevirmeye başlamışlardır. Devlet, sürekli artan borç alma gereksiniminin üstüne bir de iç piyasalardan fon toplayamaz hale gelmişti. Bu yüzden devlet, dış piyasalara yönelmiştir. Ancak kredi notu düşük olan devleti dış borç alma hayali kurtaramamıştır.

1994’ün ikinci çeyreğinde ekonomi yıllık bazda yüzde 10 oranında daralmıştır. Enflasyon 1993’de yüzde 71’den, 1994’de yüzde126’ya yükselmiştir. Bu ekonomik durum sonucunda, kamu sektörü ve özel sektör yatırımlarını azaltmıştır. 1994 yılında ise GSMH kaybı yüzde 6 olmuştur. Bu oran ülkede yaşanan en büyük üretim kaybı olarak tarihe adını yazdırmıştır. İMKB endeksi yarı yarıya inerek, 1993’de Amerikan doları bazında 833 değerindeyken, 1994’e gelindiğinde 413’e düşmüştür. Bu endeks ülke ekonomisinin halini gözler önüne sermekteydi. Kişi başına düşen milli gelir 1993’de 3056 $ iken, bu oran 1994’de 2161 $’a gerilemiştir.

1997 Asya Krizi ve Etkileri:

Asya Krizi, krizi yaşayan ekonomilerin küçülmesine, borsaların çökmesine, işsizliğin artmasına, şirketlerin iflasına, faiz oranlarının yükselmesine ve dünya ticaret hacminin düşmesine neden olmuştur. Bu kriz, bir mali kriz niteliği taşımaktadır. Denetimsiz bir finansal yapı ve yetersiz mali düzenlemeler, özel sektörün borçlarını ödeyemez hale gelmesi, bunun getirdiği kredi disiplinin bozulması, ülke parasının dolar karşısında değer kaybı yaşaması sonrasındaki sermaye kaçışı ve dış borçların ödenemez hale gelmesi, mali kriz kavramı içindedir. 1990’lı yıllardan sonraki krizler yayılma etkisini de barındırdıkları için, kriz birçok ülkede hissedildi. Bu tür bir krizden çıkmak, mali sistemi düzenleyici ve denetleyici bir yapı oluşturmak, uluslararası düzeyde sıkı bir işbirliği ve yardım süreci uygulanmalıdır.

Türkiye bu krizden olumsuz olarak etkilenmiş ve borsada da bu hissedilmiştir. Krizle beraber Rusya’ya yapılan ihracat düşmüş ve sermaye piyasalarındaki olumsuzluklar sebebiyle uluslararası piyasalardan borçlanma zorlaşmıştır. 1997 yılında başlayan kriz, 1998 yılına gelindiğinde etkisini daha çok göstermiştir. Büyüme hızı düşmüş, sanayi üretimi azalmış ve istihdam oranı düşmüştür. Türkiye siyasi istikrarsızlıklar sebebiyle gerekli önlemleri alamamıştır. Kriz dolayısıyla firmalar işçi çıkarmak zorunda kalmış ve işsizlik baş göstermiştir.

GENIL Güneş Enerjisi Projesinde Gelişme Duyurdu