The World Bank: Türkiye'de toparlanma tahminlerden hızlı gerçekleşti
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame, Türkiye’de 2020 yılı büyümesinin yüzde 0,5 ile küresel ortalama için yüzde -4,3 olan beklenti düzeyinin epey üzerinde öngörüldüğünü söyledi.
Dünya Bankası (The World Bank) Türkiye Ülke Direktörü Auguste Kouame, Türkiye’de 2020 yılı büyümesinin yüzde 0,5 ile küresel ortalama için yüzde - 4,3 olan beklenti düzeyinin epey üzerinde öngörüldüğünü söyledi.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Kouame, Foreks'in sorularını mail yoluyla yanıtladı. Kouame, Türkiye'nin 2020 yılı büyüme beklentilerini artırdıklarını ve Türkiye'nin performansını nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruya 4. çeyrekte Türkiye ekonomisinde %0,6 civarında büyüme öngördüklerini kaydetti.
Kouame'nin değerlendirmeleri şöyle:
"Birçok ülke gibi Türkiye de Covid19 pandemisinden yoğun şekilde etkilendi. 2. çeyrekte daralma %9,9'la gelişen Avrupa ve Orta Asya bölgesinin %8,9 olan ortalamasından kötü gerçekleşti. Bununla birlikte ekonomi yılın ikinci yarısında güçlü şekilde toparlandı. Toparlanma hızı benzer ülkelerden ve tahminlerden hızlı gerçekleşti. Türkiye’nin büyümesi 3. çeyrekte %6,7 ile ECA bölgesinde en hızlı seviyede yaşandı. Rakam, halen resesyon ortamında olan Euro Bölgesi ülkelerini büyük farkla geride bıraktı. Yüksek frekanslı ve öncü göstergeler, Türkiye’de 4. Çeyrekte büyümenin %0,6 civarında olduğuna işaret ediyor.
Genel olarak Türkiye’de 2020 yılı büyümesi %0,5 ile küresel ortalama olan için -%4,3 olan düzeyin epey üzerinde öngörülüyor. Öngörü Euro Bölgesi için -%7,4, gelişen Avrupa için -%2,9, dünya çapında gelişen ülkeler için ise -%2,3 seviyesinde bulunuyor. Daha güçlü performans ana olarak otoritelerin pandeminin ilk dalgasına karşı aldıkları ekonomi destekleyici tedbirlerden kaynaklanıyor.
Sektörel perspektif açısından bakıldığında bilgi iletişim teknolojileri, web merkezli hizmetler ve hükümet destekli kredi teşviklerinin ardından aktivitede yoğun artış görülmesi ile finans sektörü daralmadan sakınmayı başarabildiler. Turizm, kısmen gevşetilen tedbirlere karşın en kötü performans gösteren sektör olmayı sürdürdü. Covid19’un getirdiği arz ve talep taraflarına getirdiği şok nedeniyle birçok Türk şirketi çok zorlu durumlar yaşıyorlar.
Dünya Bankası tarafından pandeminin ilk dalgasında yapılan firma anketleri tüm sektörlerde şirketlerin gelirlerde gerileme öngördüklerini, yalnızca perakende, imalat, bilgi iletişim gibi az sayıda sektörde gelirlerde iyileşme belirtildi. Birçok şirket çalışanlarına geçici izin vermek ya da çalışma saatlerini azaltmak durumunda kaldı. Azalan gelirlere ek olarak birçok şirket kendilerini bağlayıcı krediler kullandılar ve ekonominin toparlandığı ortamda bunları geri ödeme güçlüğü yaşayabilirler.
Peki Türkiye’de ekonomi dünya genelinde dip yaparken pozitif kalmayı nasıl başardı? Türkiye Covid19 tedbirleri ve kısmen kapanma adımları konusunda görece daha hızlı davrandı. Bu adımlar tam kapanmaya ihtiyaç olmadan virüsün yayılımını azaltarak ekonomik aktivitenin daha hızlı toparlanmasına olanak tanıdı. Türkiye’nin hızlı adımları Covid19’un bazı daha olumsuz etkilerini önlemekle birlikte oluşan ekonomik dengesizlikler politika sıkılaştırması ihtiyacına neden oldu. Erken sosyal mesafe, hareketlilik sınırlamaları, testler ve sağlık kapasitesinin artırılması adımları virüsün yayılmasının ölümlerin artmasının önüne geçti. Ekonomi, 2020 2. Çeyreğinde ise durmanın eşiğine geldi.
Mali, parasal ve finansal tedbirler ekonominin en çok etkilenen bölümlerine destek sağlamak üzere genişletildi. Erken alınan vergi rahatlatma ve istihdam destekleme tedbirleri şirketlerin ve hanehalkının tedbirler döneminde ayakta kalmalarına yardımcı oldu. Bu sektörlere ek olarak ekonomi aynı zamanda kredi teşviklerinde de destek sağladı. Hükümetin kısmi desteği ile çok düşük kalan faiz oranları, kredileri teşvik edici regülasyon adımları ve kamu bankalarını kredi vermelerini sağlayıcı adımlar kredi ve para arzında keskin artışa etki eden unsurlar arasında yer aldı. Tüm bunlar özel tüketimde ve yatırımlarda güçlü artış getirdi. (Her iki alanda da 3. Çeyrekte çeyrek bazında %20 artış yaşandı). Hükümetin desteklerinin büyük bölümünün doğrudan kamu harcamalarından değil kredi teşviklerinden kaynaklanması ile büyümede kamunun birçok diğer ülkenin aksine ılımlı kaldı. Şokun benzeri görülmemiş doğasının etkisi ile mali ve hizmet ihracatı keskin hasar alırken 2. Çeyrekte düşüş reel bazda 1/3 ile 20 yılı aşkın sürenin en yüksek seviyelerinde gerçekleşti. Yine de 3. Çeyrekte ihracatta toparlanma gördük.
Değerlendirilmesi gereken bir diğer önemli unsur da 2020 yılında vatandaşlara sağlanan sosyal yardımlar oldu. Her ne kadar 2020 yılı ortasından bu yana istihdam piyasasında güçlü bir toparlanma izlense de Covid19 öncesi döneme göre halen 2 milyon kişi istihdamın dışında bulunuyor. Bu nedenle işsizlik oranlarında kötüleşme olmadı ancak bu durum çalışma çağında olan ancak iş aramayan nüfusta artış gibi bir maliyet yarattı. (Veriler Ekim ayı itibarıyla işsizlik oranını %12,9 gösterirken rakam 2019 Aralık ayına göre düştü). Bu çalışma hayatında olan ve çalışma saatleri azalanlarla ve 2020 yılındaki güçlü tüketici fiyatları baskısı ile de birleşerek, yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısında (tahmini %2,0 ya da 1,6 milyon kişilik yükseliş) ve yoksulluğa inmesi muhtemel kişi sayısında (%1,5 ya da 1,2 milyon kişi) kayda değer artış yarattı."
-2021 Yılı Büyüme Beklentisi %4,5.. Kauame, Dünya Bankası’nın Türkiye için 2021 yılı büyüme beklentisinin %4,5 olduğunun hatırlatılması ve alınan son tedbirler nedeniyle bu beklenti için aşağı yönlü risk görüp görmedikleri sorusuna 2021 yılında ihracatta ve yatırımlarda toparlanma ile büyümede hızlanma öngördüklerini belirterek yanıt verdi.
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü, şunları söyledi:
"Türkiye’nin 2020 yılı performansı, 2020 gibi çok zor bir yılda görece iyi olsa da bu durum 2021 yılı için %5 olan önceki tahminimizde %4,5’e revizyon getirdi. Revizyonu destekleyen unsurlar arasında baz etkisi ve parasal normalleştirme de yer alıyor. Yüksek enflasyon 2021 yılına da sarkarken daha düşük uluslararası rezervler oluşmuş olan bazı dengesizliklerin çözümü için uğraş olduğunu gösteriyor. Otoritelerin enflasyonu merkez bankası hedefi doğrultusunda düşürme ve uluslararası rezerv pozisyonlarını güçlendirme arayışı doğrultusunda 2020 yılı sonunda daha sıkı para politikasına geçildi ve bu pozisyon şu ana dek sürdürüldü. Aynı zamanda hükümet bu yıl için daha düşük bütçe açığı hedefliyor. Bu kapsamda para politikası normalleştirmesi ve daha düşük bütçe açığı pozisyonu kısa vadeli büyüme açısından daha az destekleyici olacak.
Aşağı yönlü risklere dönersek, 2021’de Türkiye’de de diğer birçok ülkenin olduğu gibi ekonomik aktivitenin kesin değerlendirilmesi konusunda yüksek belirsizlikler var. Her ne kadar ekonomik güvende artış ve Covid19 risklerinde azalmanın devamını bekliyor olsak da, iç ve dış talebi azaltması ihtimali bulunan riskler var, bunlar da toparlanmayı yavaşlatabilir.
Tahminlerimiz yılın erken döneminde Covid19 tedbirlerinin devam edebileceğini hesaba katmış durumda. Bununla birlikte 2021 genel aşılama öncesinde yeni bir Covid19 dalgası bir aşağı yönlü risk oluşturuyor. Zira bu halde yeni tedbirlerin ekonomik aktiviteyi aşağı çekmesi gündeme gelebilir.
Türkiye’de 2021 yılında ekonomik tamponların görece düşük olduğu ortamda dış kanal üzerinden artan belirsizlikler Türkiye için daha kayda değer önemli aşağı yönlü riskler oluşturuyor. Dünya Bankası’nın ana tahminleri bu yıl gelişmiş ülkeler için %3,3, gelişen piyasalar için %4,0 ortalama büyüme öngörüsü içeriyor. Bununla birlikte yeni ve daha hızlı yayılan virüslerin yeni pandemi dalgalarına neden olması ya da diğer etkenler Türkiye için aşağı yönlü risk oluşturuyor. Bu durum özellikle Türkiye’nin ana ihracat pazarı olan AB’nin süreçten etkilenmesi halinde geçerli olur.
Türkiye’nin 2021 yılı ekonomik performansı ayrıca jeopolitik unsurlardan da etkilenebilir.
ABD’de yönetim değişimi, Brexit’in bu yıl tam olarak hayata geçmesi, Türkiye’nin önemli ekonomik ortaklarında politika çerçeveleri açısından kayda değer değişiklikler yaratarak Türkiye’nin ekonomik performansını olumsuz etkileme potansiyeline neden olabilir."
Şirket Borçlulukları Önemli Bir Kırılganlık Kaynağı
Kouame, pandemi döneminde artan borçluluk ve Covid sonrası dönemde bir borç krizi yaşanıp yaşanmayacağına yönelik olarak ise Türkiye’nin pandemiye görece daha güçlü bir pozisyonda girdiğini hatırlatarak yanıt verdi.
Kouame şöyle devam etti:
"Türkiye krize kamu borcunun GSYH’ya oranı %31 seviyesinde (UMIC ülkeleri ortalaması %43’tü), görece daha güçlü bir pozisyonda girdi. Otoritelerin Covid19 tedbirleri 2020’de mali açığın genişlemesine ve kamu borcunun artmasına neden oldu. Bununla birlikte 21 UMIC ülkesi ile karşılaştırıldığında 2020 3. Çeyrek itibarıyla Türkiye’nin kamu borcu artışı %5,6 iken UMIC ülkelerinde bu oran %9,5 oldu. (GSYH’ya oran %9’a %11) Oran halen grubun en düşükleri arasında bulunuyor. Hükümetin bu yıl açıklanan mali konsolidasyon planına uyacağı değerlendirildiğinde ve ek dış şoklar olmazsa kamu borcunun bir kriz riski yaratması beklenmiyor.
Öte yandan Türkiye’de şirket borçlulukları önemli bir kırılganlık kaynağı. Türkiye’de şirket borçluluklarının GSYH’ya oranı benzer ülkelere oranla daha yüksek. 2018 Ağustos ayında TL’de görülen sert değer kaybının ardından şirketler döviz borçlarını azaltmaya başladılar ancak bu süreç Covid döneminde sekteye uğradı. Para biriminde düşüş Covid19 krizi dönemindeki kredi genişlemesi ile birleşince şirket borçluluklarında 2020 ilk yarısında 2019 sonuna oranla 9 puanlık artış yaşandı. Oran GSYH’nın %74,4’ü seviyelerine yükseldi. Birçok şirketin pandemi sonrasında birikmiş borç yükü ile ilgili sorunları olabileceğini düşünüyoruz. İflas ve tasfiye ağlarının güçlendirilmesi ve şirketlerin mali kapasitelerinin etkin olarak değerlendirilmesi şirketlerin kurtarılması ve etkilerin bankacılık sektörü ile ekonominin geneline yayılmasının önlenmesi açısından kritik önemde.
Endişe kaynağı olan Türkiye’nin borcunun görece büyük bir kısmının kısa vadeli olması ve bu nedenle daha yüksek borç servisi gerekiyor olması. 2019 sonunda Türkiye’nin toplam borç servisi brüt ulusal gelirin %12’si seviyelerine yakındı. Bu oran UMIC ve gelişen ECA ülkelerinde %2,5 seviyelerinde bulunuyor. 2019 sonuna göre nominal bazda hükümetin borçlanmasının ortalama maliyeti %40 arttı ve bu yükselen borç stoku ile birleştiğinde borç servisinin ağırlığı arttı. 2020 yılında %70 civarında yükseliş yaşandı. Bu da şu an ve gelecek yıllar için diğer harcamalara daha az mali alan olduğu anlamına geliyor.
Dünya Bankası Türkiye temsilcisi, Türkiye’nin ekonomik performansı ve istikrarı artırmak için atması gereken adımları yönelik soruyu ülkenin önemli zorluğunun makroekonomik istikrarı sürdürmek ve uzun vadeye hazırlık yapmak olacağını kaydetti.
Kouame şöyle konuştu:
"Hükümetin son açıklamaları Dünya Bankası önerileri ile epey uyumlu. Kısa vadeli ekonomik pozisyon açısından daha fazla ekonomik istikrarın ve şoklara karşı direncin artırılmasının desteklenmeye odaklanılmasında avantaj görüyoruz. Bu sayede uzun vadeli büyüme ve daha fazla verimlilik yatırımı desteklenebilir. Merkez bankasının son dönemde attığı şeffaflığı artırma ve regülasyon adımları olumlu, kredibilite oluşturmak ve makroekonomik istikrarı sürdürmek açısından bunların sürdürülebilir olması gerek. Mali alan ve kamu maliyesi idaresinde mali planlamada denetimi artıracak tedbirleri ve mali riskler konusunda daha sıkı yönetimi destekliyoruz. Mali açıdan Türkiye’nin bir miktar alanı var, bu sayede gelecek dönem toparlanmasının idaresi için yanıta dayalı ve esnek mali politika hayata geçebilir.
Türkiye büyük ölçekli ancak çeşitliliği düşük, banka merkesli finansal sistemi bağlantılı yapısal zorluklar yaşıyor. Uzun vadeli finansman için iç kaynaklar oluşturmak finansal sistemin mevcut dengesizliklerini hafifletebilir ve ekonomik büyümeye katkı yapabilir. Otoriteler finansal sektörün çeşitlendirilmesinin önceliklendirilmesi konusunda bazı adımlar attılar. Daha fazla TL bazında fonlamaya geçmek Türk bankalarının ve şirketlerinin risklerini düşürür, genel mali istikrar risklerini de azaltılmasına katkı sağlar. Uzun vadeli finansman da aynı zamanda şirketlerin Türkiye’nin yatırım ve altyapı ihtiyacını karşılamaları için gerekenler arasında bulunuyor. Bu anlamda Sermaye Piyasası Yasası’nda yapılan son dönem değişiklikleri olumlu adımlar. Bunun ötesinde atılabilecek adımlar arasında sorunlu kredilere yönelik çözümler, güçlü regülasyon yönlendirmeleri, sorunlu varlıklar konusunda şeffaflığın artması ve İcra İflas Kanunu’nda yapılacak düzenlemeler olabilir. Yatırım canlanması için şirketlerin bilançolarının tamirine de ihtiyaç olacak. Dünyanın krizden çıkmaya başladığı dönemde özel sektör yatırımlarının yeniden başlamasına hazırlık için şirketler sektöründe kaldıraç oranlarının yeniden ayarlanması ihtiyacı var.
Sosyal açıdan ve istihdam tarafından bakıldığında, Covid krizinin hemen sonrasında genel hanehalkı ve istihdam piyasası destekleri önemli olabilir ancak sonrasında gençlerin, kadınların ve krizden daha fazla etkilenenlerin de aralarında bulunduğu kesimlere yönelik aktif istihdam programları ile spesifik piyasa başarısızlıklarına yönelik adımlar etkili olabilir. Bu tip adımlar iş aramaktan vazgeçmişlerin yeniden istihdam piyasasına dönmesine katkı sağlayabilir. Bu durumda İşsizlik oranlarında geçici ve kısa süreli artışlar yaşanabilir.
Daha uzun vadeye bakarsak, bu kriz yapısal reformlara yeniden odaklanmak ve Türkiye’yi yüksek gelirli ülkeler grubuna dahil etmek için gereken dirençli ekonomik sistemin inşası için bir fırsat. Gelecek aylarda ve yıllarda hayata geçirilecek yapısal reformlar küresel ekonominin pandemi sonrası şeklini ve ülkelerin o ekonomideki yerlerini belirleyecek. Türkiye 11. Kalkınma Planı’nda güçlü bir reform fikirleri seti ortaya koymuştu, hükümet tarafından açıklanacak yeni reform programını sabırsızlıkla bekliyoruz.
Türkiye’nin kalkınma fırsatlarını değerlendirdiğimiz düzenli raporlarda geçmişte de yaptığımız gibi analizler, küresel bilgi ve muhtemel reform fikirlerini önermeye devam edeceğiz. Bu düzenli raporlar arasında ekonomik gelişmeleri, görünümü, mevcut politikayı ve reform seçeneklerini ele aldığımız Türkiye Ekonomik Monitörü (TEM) de yer alıyor. Bir sonraki TEM raporunun Nisan ayında yayınlanması planlanıyor. Aynı zamanda verimlilik, Küresel Değer Zincirleri ya da Kamu maliyesi konusunda raporları ya yayınladık ya da yakın zamanda yayınlayacağız. Hazırlanmakta olan diğer raporlarda ise Yeşil Büyüme, Enerji ve Pandemiye Hazırlık gibi konular ele alınacak."