TBB Başkanı Aydın'dan çok önemli açıklamalar

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın Bloomberg HT yayınında sektöre ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın'ın konuyla ilgili açıklamaları şöyle; 

Türkiye'nin milli geliri 5 trilyon TL'dir. Bu gelirle bankacılığın büyüklüğü mukayese edilir. Eskiden Türk bankacılık sektörünün büyüklüğü milli gelirin altındaydı. Son yıllarda Türk bankacılık sektörü bu büyüklüğü aştı.

Pandemi döneminde Türk bankacılık sektörü güçlü olduğu için bizden ne bekliyorsa onu yaptık. Ödemeler sistemini çalışır durumda tuttuk.

Mevduat toplamımız kredi toplamımızdan daha düşük. Türkiye'de tasarrufların kıt olduğu noktası gündeme geliyor. Biz sadece bireylere ve firmalara değil devlete de borç veriyoruz.

 Dolayısıyla ciddi düzeyde mevduat dışı kaynak kullanıyoruz. Dışarıdan hala ciddi kaynak alıyoruz. Biz üç para birimiyle çalışıyoruz.

TL tasarruf miktarı sadece bireysel kredileri karşılıyor.

Biz yabancı paraları Türk Lirası haline getiriyoruz. Ama bir ara bunlara limit getirilmişti.

Pasifte kaynak bulamadığımızı aktifte kullandırma şansımız yok.

Türk Lirası kredi kullanmak için cazip bir para birimi ama tasarruf etmek için cazip olmaktan çıkmıştı, bunu düzeltmemiz lazım.

Kredilerin yüzde 25'ini, yüzde 75'ini de kurumsal firmalara verdik. 2020'de sektörün kredi büyümesi yüzde 35'leri buldu. Bu da ciddi bir oran.

Son birkaç aydır ciddi oranda yabancı girişi yaşandığını görüyoruz. Yabancılar güven ortamını yerlilerden daha hızlı gördü.

Fiyatlar yüksek olabilir ama önemli olan stabilizasyonu sağlamaktır. Enflasyonla faiz arasındaki denge sağlıklı kurulduğunda orada da yatırım yapılabilir.

Yeni tasarruf yapanlar altın ve Dövize gitmiyor, onu görüyoruz.

Döviz piyasasında fiyatlamalar arz-talep dengesiyle belirleniyor. Bizim açık pozisyon yaptığımız dönemde ülkeye döviz gelişi azalmıştı. Yasal limitleri geçtiğimiz dönemler de oldu. Bizde de diğer bankalarda da döviz açık pozisyonu kapandı. Biz o dönem arz güvenliğini sağlamaya çalıştık. Türk bankacılık sektörünün de, kamu bankalarının da döviz açık pozisyonu yoktur.

 Kamu-özel, yerli-yabancı banka ayrımı yapmıyoruz.

Vergi ödemelerinde kamu bankası zorunluluğu da yakında düzelecektir.

Yüzde 10 temettü onayı yatırımcı için önemli, bunu vermezseniz bu sektöre yatırım yapan da olmaz. Temettü izni bize duyulan güvene işaret ediyor.

DİBS'in getirisi ile ortalama özkaynak karlılığı yüzde 11 seviyesinde. Peki yatırımcı niye bankaya gelsin bu durumda? Ticaret para kazanmadan yapılmaz.

Bana yüzde 17'den para veren mevduat sahibi varken benim yüzde 15-16 faiz vermem söz konusu değil. Peki mevduat sahibine az verelim derseniz, o zaman da enflasyona bakmanız gerekiyor.

Bizim 6 trilyonluk özkaynak ile daha da kredi vermemiz çok da söz konusu değil. Bankacılıkta özkaynakların büyümesi gerekiyor. 10 yılda dolar cinsi özkaynak 100 milyar dolardan 80 milyar dolara geriledi. Bunun yükselmesi lazım.

Mevduatlar yüzde 17 civarında. Biz şu anda iyi firmalara yüzde 16,50 ile kredi veriyoruz. Yılın ikinci yarısında faizler aşağı yönlü olacaktır.

Bu hazine kağıtlarına da yansıyor. Uzun vadeli tahvillerde getiriler düşüyor.

Pandemi sürecini atlatırsak ortam daha iyi olacak.

Kredileri üç sınıfa ayırıyoruz: İlki birinci grup krediler. Bu herhangi bir sorun yaşanmayan kredi grubu. İkinci grup kredi zaman zaman sıkıntı yaşanan kredilerdir. Bunlara yakın izleme deniyor. 40 yıldır bu işi yapıyorum bu gruptan takibe geçen kredi oranı yüzde 20'yi aşmaz. Üçüncü grupta da takibe düşen krediler var. Takipteki kredilerin yüzde 70'ine karşılık ayırdık. Ben burada bir tahsilat yaptığım zaman çifte kar elde edeceğim. İkinci grupta ise yüzde 22'sine karşılık ayırdık. Bunların dışında da serbest karşılıklarımız var.

Sektör olarak biz çok muhafazakar olduk. Bankada bütün patronlar güçlü. Bankacılıkta sermaye gereksinimi yok.

Yüzdürdüğümüz krediler var, gerçekçi olalım. İş Bankası ve Ziraat Bankası hemen hemen aynı yerlerdeyiz. Dolayısıyla birimizin takip edip, diğerinin yüzdürme şansı yok. Dolayısıyla bir şirkette sorun olsa bundan haberdar oluruz.

Kamu bankalarında iyi insan kaynağı var, riski iyi yönettik. 2001 yılında özel bankalar kamu bankaları kadar sopa yemedi.

Ziraat Bankası 1 trilyon TL büyüklüğünde bir banka. Bu yönüyle Türkiye'nin en büyük bankası, aynı zamanda Türkiye'nin en çok kredi veren bankası.

Yurt içinde 1.800 şubesi dışında da 18 ülkede faaliyet gösteren bir banka.

Ziraat Bankası özel hukuk hükümlerine göre çalışıyor, para kazanıyoruz ama makul çizgilerde. Bizim özkaynak getirimiz sektör ortalamalarının biraz altında, yüzde 10 civarında. Aktif karlılığı da sektör ortalamalarına paralel.

Ziraat Bankası bir misyon bankası, kuruluş amacı tarımsal üretime finansman sağlamak. Türkiye'de tarım finansmanına erişimde asla ve asla sorun yoktur.

Türkiye'de bir ceviz 10 yılda yetişir. 45 gün vadeli mevduatlarla bunları yapamazsınız. Ama biz başladık. Bu konuda birçok uygulamaya da imza attık. Uçtan uca endüstriyel tarımı önemsiyoruz. Sübvansiyon dışında verdiğimiz krediler 160 milyar TL'dir.

Biz tarım sektörünün yüzde 80'ine varan kısmını yapıyoruz. Ziraat Bankası'nın çiftçilere haciz yaptığı iddiası doğru değil. Tarım kredilerinde takip oranı yüzde 1,5'tir. Bizi başka banka ve kredi kooperatifleriyle karıştırmasınlar. Doğal afet olduğu zaman zaten Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bunlara müdahale ediliyor, biz de yapılandırma yapıyoruz.

Artık Ziraat Bankası'nda uzun vadeli tarımsal krediler daha fazla pay alıyor.

Tarım bir ülke meselesidir, biz yatırımcıları sektöre çağırıyoruz.

Ben ve yönetim kurulu üyeleri 19 bin 750 lira net maaş alırız. 4 tane de ikramiye alırız. Burada basında iddia edilen suçlamalarda birçok kesintiyi dikkate almamışlar.

Biz limitsiz kredi kartı da vermiyoruz. O eskidendi. Yönetim kurulu üyelerinin toplam kredi kartları harcamaları 39 bin 406 lira.

Bu iddialara arkadaşlarımız çok üzüldü, çok sert ifadeler kullanıldı. Biz de yönetemedik süreci, özür dileriz.

Kamu bankaları ne görev zararı, ne de zarar ediyor. Görev zararı kavramı yanlış.

Bizim Virgin Adaları'nda kredi verdiğimiz şirketin Çukurova yani CFI'ın Turkcell'de dolaylı payı vardı. 2014'te yılında kredi verdik. Paraya sıkışınca Turkcell hisselerini rehin verdi. Biz orada Çukurova Grubu'na kredi verdik. Biz CFI'dan olan krediyi de tahsil ettik. Artık riskimiz yok. Krediyi verirken de krediyi kapatırken de kamuoyunda olumlu tepki aldık. 1,6 milyar dolar kredi dışında teminat verdik.

Yaptığımız işlem büyük riskti. Bunun altına imza atmak mangal gibi yürek ister.

Bu sürecin sağlıklı tamamlanmasıyla Turkcell yönetilebilir bir hale geldi.

Krediyi verdiğim zaman Turkcell yönetim kurulu üyesi değildim. Çok sonra girdim.

Kulüplere kredileri Banka Birliği şapkası altında örgütlüyoruz. Futbol kredilerinde önceki yapılandırmada vade uyumlu değildi. Gelen gelirlerin yüzde 50'sini kulüplere bırakacağız, kalanı biz alacağız. Kulüplerle tamamen mutabakat sağlanmış durumda. Mali kontrol bizim elimizde ama kulüpleri tamamen biz yönetmiyoruz. Yarışmacı takımlar 40-50 milyon euroluk takımlar kuruyor. Ama gelirler böyle kalırsa bu büyüklükte takımlar kurulamayacak.

Türkiye'de futbolda gelir sorunu yok gider sorunu var. Bir kulübe el konulacak duruma geleceğimizi düşünmüyorum.

GENIL Güneş Enerjisi Projesinde Gelişme Duyurdu