S&P, Türkiye’nin kredi notu ve görünümünü teyit etti…
Tera Yatırım ekonomisti Enver Erkan, S&P'nin Türkiye için verdiği kredi notunu değerlendirdi...
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, Cuma günü beklendiği gibi Türkiye’nin notunu ve görünümünü “B+” ve “durağan” olarak değiştirmeden teyit etti. Kuruluş, 2021 yılı için GSYİH’ı %3,6, enflasyonu %12,5 ve işsizliği %13,4 olarak tahmin etti. Büyüme tahmini, Temmuz ayında %3,3’lük daralma tahminine karşı ciddi bir revizyon içermektedir. Covid-19 salgınına rağmen, 2020’de Türkiye ekonomisinin %0,9 büyümüş olduğu tahmin edilirken, makroekonomik dengesizliklerin genişlediği, cari açık/GSYH’nin tahmini olarak %5,4 seviyelerine yükseldiği, döviz rezervlerinin zayıfladığı ve enflasyonun yüksek kaldığına dikkat çekildi. S&P, para politikasını sıkılaştırmaya yönelik son kararların, daha geleneksel bir politikaya geri dönüşün sinyalini verdiğini belirtti.
“Durağan” olarak bırakılan görünüm, Türkiye'nin birikmiş ekonomik dengesizliklerinin devam eden risklerini ve önümüzdeki 12 ayda pandeminin etkilerini dikkate alıyor. Kuruluş, enflasyondaki yavaşlama ve cari açıktaki azalma beklentisi kapsamında Türkiye ekonomisinde toparlanmanın devam edeceğini öngörüyor. Olumsuz senaryo olarak; bankacılık sektöründeki riskler öne çıkartılıyor. Her ne kadar temel senaryo olmasa da; bankaların yabancı fonlamaya erişimi azalırsa veya yurt içi yerleşikler tasarruflarını ısrarla dövize çevirirse bu olası bir not indirimine dayanak olabilir. 2020'nin büyük ölçekli kredi teşvikinin ardından zayıflayan varlık kalitesi, bankacılık sistemi üzerindeki en önemli negatifliktir.
Olumlu senaryo tarafında ise; Türkiye'nin ödemeler dengesi pozisyonu, özellikle net Merkez bankası döviz rezervleri olmak üzere tahminlerin ötesinde bir güçlenme gösterirse, bunun da bir not veya görünüm yükseltmeye dayanak olabileceği belirtiliyor. Bu, örneğin mal ihracatındaki ve turizm hizmetleri gelirlerindeki güçlü toparlanmanın bir sonucu olarak, Türkiye'nin daha düşük cari açıklar vermesi durumunda olabilir. Yurt içi yerleşik dolarizasyon ve artan parasal olmayan altın ithalatı tersine dönerse de bu durum ortaya çıkabilir. Aynı zamanda genel ekonomi politikalarının öngörülebilirliği ve para politikasının etkinliğinin sürekli artması da olası bir not artırımına konu olabilir.
2020’nin belli bir döneminde uygulanan geniş ölçekli kredi teşvikleri, yıllık bazda gerçekleşen pozitif büyümenin kaynağı olmakla beraber, aynı zamanda daha geniş bir cari açık, azalan döviz rezervleri ve yüksek enflasyon gibi makroekonomik dengesizliklerin de artmasına yol açtı. Bu çerçevede, özellikle artan enflasyon baskıları Merkez Bankası’nın para politikasında ciddi anlamda bir sıkılaşmaya gitmesine yol açtı ve TCMB politika setini basitleştirirken, kümülatif olarak politika faizinde yaptığı artırımlarla enflasyona karşı bir pozitif reel faiz sağladı. Politika faizi 2020'nin son üç ayında toplamda 675 baz puan artırılırken, bankaları borç vermeye teşvik eden önceki düzenlemeler kaldırılıyor. Mevcut politika zemininin amacı, enflasyonun düşmesi, cari açığın azalması ve rezervlerin güçlendirilmesidir.
Sıkılaşan talep koşulları ve azalan kredi büyümesi, yılın ilk 3 ayında büyümeyi sınırlayacak olmakla birlikte orta vadede aşı uygulaması ve salgının kontrol altına alınması ekonomik büyüme anlamında belirleyici nitelikte olacaktır. Türkiye, 2020’de salgın nedeniyle turizm kaynaklı gelirlerinde 30 milyar USD’ye yakın bir kayıp yaşadı ve 2021 yılında bu tablonun ne kadar pozitife döneceğine bakacağız. Yılın ikinci yarısında enflasyonun baz etkisinin lehte işlemesi, düzelen mevsim koşulları itibariyle gıda enflasyonunun hafiflemesi ve döviz kuru üzerindeki baskıların azalması gibi etmenlerle gerilemesi beklenebilecek bir durumdur. Enflasyondaki gerileme, Merkez Bankası’na faizleri düşürme anlamında hareket alanı sunacak olsa bile, sıkı politikanın hızlı bir şekilde terk edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. S&P, yıl sonunda enflasyonu %12,5 tahmin ederken, genel olarak ağırlıklı piyasa tahminleri şu anda %10-11 aralığına yoğunlaşmış durumdadır.